
BAL-GÖÇ Büyük Balkan Turu, Kuzey Makedonya Ohrid - Rıfat Destanoğlu rehberliğinde;
Ohrid şehri bir Balkan ülkesi olan Kuzey Makedonya şehridir. Balkanlar’ın tarihi şehirleri arasında yer alır, Avrupa kıtasının en eski, en derin ve suyu en temiz göllerinden Ohrid Gölü kıyısında bulunmaktadır. Ohrid, Osmanlı himayesinde buluduğu dönemde Osmanlı mimarisi ile edindiği Osmanlı evleri, çarşıları, tekkeleri, ve camileri ile dikkat çekmektedir.
Öğr. Gör. Gürhan Korkmaz’ın kaleminden Ohrid;
Ohrid. Tek bir coğrafya üzerinde kültürlerin bir karışımını içeren, UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’nde yer alan, Slavların kullandığı Kiril alfabesinin doğum yeri olan Ohrid, Avrupa’nın en derin ve en eski krater gölüyle Balkanlar’ın en güzel şehirlerinden biri. Şehrin Antik Yunancadaki ismi Lychnidos, yani “Işıklar Şehri.” Güneşin aydınlattığı Ohri Gölü güzelliği ile göz kamaştırıyor. Camileri, kiliseleri, arkeolojik eserleri, kalesi ve çok kültürlü yaşamın izlerini taşıyan tarihi geçmişi ile tam anlamıyla bir kültür hazinesi. Osmanlı için de Balkanların gözbebeği. Gölü kucaklayan dağları, yamaca biblo gibi dizilmiş taş-ahşap karışımı cumbalı evleri, sardunyalarla süslü balkonları, Arnavut kaldırımlı sokakları ile bir huzur şehri Ohrid. Ne söylesek eksik kalır; öyle bir yer burası. Ohri Gölü’nden çıkarılan ve mücevhere dönüştürülen incisi ile ‘İnci Şehri’ olarak da anılıyor. Eski şehir denilen bölge biraz Safranbolu, biraz Amasya kokuyor. Ohri Saat Kulesinin de yer aldığı meydanda 900 yıllık çınar ağacı ve güzel bir çeşme var. Sağlı sollu mağazalar ve kafelerle çevrili Ohrid Çarşısı’nı Makedon müzikleri eşliğinde dolaşıyoruz. M.Ö. 4. yy.’da Makedonya kralı II. Filip bu bölgeyi kendi ülkesinin sınırlarına katıyor. Makedonya'dan başlayıp Hindistan'a kadar büyük bir imparatorluk kuracak olan Büyük İskender'in çocukluğu da bu şehirde geçiyor. Ohrid, bundan sonraki dönemlerde önce Doğu Roma'nın, sonra Bulgarların, ardından yine Bizanslıların eline geçiyor. 1395 yılında ise Osmanlıların hâkimiyetine girip, 1912 yılına kadar Türklerin elinde kalıyor. Evliya Çelebi şehirde 17 cami ve iki medrese ve 365 kilise olduğunu yazıyor. 1573’te yapılmış Ali Paşa Camii ile başlayan Türk Çarşısı’nda kendimizi küçük bir Anadolu kasabasında hissediyoruz. Bir başka uğrak noktamız Ayasofya Kilisesi (St. Sophia Church), 11. yüzyıl tarihli bölgedeki en büyük Ortaçağ kiliselerinden birisi olan yapı Ortodoks Hristiyanlığına ait büyük festival ve toplantıların yapıldığı ana kilise görevi görmüş. İncil'in Latin ve Slav dillerine ilk çevrildiği yer de burası. Bu nedenle şehir Balkanların Kudüs’ü olarak da anılıyor. Tekne turu ile mavi inci Ohri Gölü’nden şehri görme imkanı buluyoruz. Göl çevresinde II. Dünya Savaşından 1990’lara kadar Yugoslavya’yı bir arada tutan ortak Yugoslav ruhunun sembol ismi, Josip Broz Tito’nun Yazlık Konutu, Elveda Rumeli” dizisinde “Kaymakamlık Konağı” olarak kullanılan Ohri Başpiskoposluk Binası ve Oteller Bölgesi dikkatimizi çekiyor.
balkangocmenleri.com