Balkan Göçmenleri Platformu | BGP

PARA... PARA... PARA...

Varlığı bir dert... Yokluğu yara...

Bu söz paranın hem yokluğu hem de varlığının ortaya çıkaracağı sorunları çok güzel anlatır.

Asgari geçim standartlarını, insanca yaşamı sağlayacak  kadar parası olmayanların sağlıklı bir sosyal ilişki  kadar din ve Allah ile de ilişki kuramayacağını  bile anlatır.

Fakirlik dünyada her türlü şeyin önündeki engeldir, şarkılarda bile fakirlikten, bazen sevdiğini zengine kaptırmaktan, bazen Allah’a siteme bile ulaşır, hatta para ile İmanın kimde olduğu bilinmez diyerek ikamet etme mekanlarının gizliliği, para ile huzur olmaz sözü ise paranın insanı bozucu etkileri dillerdedir.

Fakirlik ; insanın kendisini kötü hissettirir. Fazla para İse  insanı bozarak yozlaştırabilir, bazen de Paranın adalet ve eşitlik bakımından insanlar arasında telafisi imkansız ilişkiler yaratmakta olduğunu görürüz.

Para yaşanan değişimlerle birlikte sınıflar arasındaki farkları orantısız biçimde açmıştır. Devletlerden zenginleşen şirketler, zenginleşmiş azınlıklar, diğer yandan ise düşük gelirlerle yaşamaya mahkum edilmiş kitleler. 

En acı olanı ise paraya bir şekilde sahip olan müslüman muhafazakarların “paranın önemli olmadığı, maneviyatın belirleyici olması gerektiği, hatta paranın insanları yozlaştırdığından bahisle para ile belirli bir mesafenin oluşturulması şeklindeki negatif söylemlerini devam ettirmeleridir.

Para önemli değildir söyleminden paranın tüm ilişki biçimlerini belirlediğini kavrayıp para ile sağlıklı ilişki kurmak geliştirilmeli yada öğretilmelidir.

Para nasıl kazanılır daha orta okullarda ders olarak okutulması taraftarıyım elzemdir.

Orta sınıflar eritilmeye, Azınlık zenginler ile çoğunluk alt sınıflardan oluşan bir sosyal yapı oluşmaya başladı. Kitlelerin borçlanması köleliğin başka bir biçimidir. “Maraba”laşma küresel anlamda hızla gelişmekte. 

Üretilen malların tüketilmesi için insanların ihtiyaç  çeşitleri çoğaltılarak geniş bir reklam ve propaganda ile insan zihinlerinin tüketime uygun hale getirip bugün tüketim bir kültür haline getirilmiştir.

Zengin kolay tüketirken fakir borçlanarak tüketmektedir. Kapitalizm yine kazanandır. Dinimiz, İmanın anlamlı olabilmesi için öncelikli şart; iradenin önündeki engellerin kaldırılması ve özgürlüktür der.

Mücadele sömürü ve köleliğe karşı olmalıdır. Hz. Şuayb’ın “ölçü ve tartı”sı, gelir dağılımı adaletsizliği, borçlanma ve sömürüye varan dengesizliğe bir işarettir. Hedeflenen, hepimizin kazandığı paranın piyasanın belirlediği şartlarda sürekli harcanmasıdır.

  Bugün ABD ‘de insan; “ hiç kimse , servetinden, gelirinden, işinden ve beklentilerinden başka bir şey değildir. Herkes kazandığı kadar kıymetlidir ve kıymetli olduğu kadar kazanır. “ anlatımdaki kapitalist bir anlayışla tanımlanır.

Bilemiyorum ama bu işin ne kadar farkındayız?

Biz kendimizi nasıl tanımlıyoruz?  

Ali Yazır
Bursa

YORUM BIRAKIN